Fiziksel ihtiyacımız olmadığı, aç hissetmediğimiz halde yemek yeme eylemini devam ettiriyorsak bunun adı duygusal açlıktır. Asla fizyolojik değildir, beslenmeyle ilgisi yoktur. Bununla ilgili kendimize tavsiyelerde bulunalım ve çevremizde duygusal açlığa sebep faktörlerle ilgili neler değiştirilebilir biraz konuşalım.
Öncelikle kendinizi anlayın: ‘Gerçekten aç mıyım?’. Eğer gerekten aç değilseniz, yemek yeme duygusuna sizi iten ne oldu? Bu soruların cevabını vermek aslında duygusal açlığı anlamamıza yardımcı olacaktır. Diğer ve bence en can alıcı nokta ne kadar aç olduğunuz önemli, ne kadar yemek istediğiniz değil. Bunun için bedeninize kulak vermeli, duygularınızı böyle anlarda bir kenara itmelisiniz.
Duygusal olarak açlık/ tatlı atakları sizi ele geçirdiyse ve bulunduğunuz ortamda besinlere ulaşabiliyorsanız ilk kural: Arkana bakmadan uzaklaş! Yanlış duymadınız, gerçekten yapmanız gereken bu. Bu besinlerin mevcut olduğu ortamdan uzaklaşmanız gerekli ve 10-15 dakikalık uzak kalış süresince nefes egzersizleri, farklı bir eylemle ilgilenmek, su içmek gibi tutumlar geri dönüşünüzü engelleyecektir.
Şu anda ne hissediyorum? Diğer önemli sorularımızdan biridir. Bu açlık anımda bedenen aç hissetmem mümkün değil peki şu an ne hissediyorum? Mutlu muyum, mutsuz mu, sinirli miyim, sıkıldım mı? Tüm duygu durumlarınıza bir isim bulun. Böylelikle neden deyip düşünemez, tanımsız bir sebeple başa çıkmak için uğraşmazsınız. Ya da şöyle düşünelim, tanıdığımız düşmana gardımızı daha kolay alırız. Bu yüzden ataklar esnasında durum değerlendirmesi yapmak, hem tüketiminizi önler hem de bir sonraki atağınızın adını belirler.
Kendinizi durdurun evet ama olumsuzluk içeren ifadelerle değil. Yemedim, içmedim yerine katlanabilirim, sonucu güzel olacak, vazgeçtiğim şeyler bana sağlığımı kazandıracak şeklinde ifadeler daha güzel olumlamalardır ve kendinizi demoralize etmeden motive etmenizi sağlar.
Birkaç küçük ayrıntıdan sonra çevremizdekilere geçelim; eğer mutlu olduğunuzda pastalı kutlamalar yapıyorsanız, üzüldüğünüzde kapıyı çikolata çalıyorsa, açmayın! Artık çok geçse hemen farklı bir eylem ya da nesneyle bu boşluğu doldurmaya çalışın. Duygularınızı yemekleştirmeyin!
Çevremizde neler yapılabilir? Aç olmadığım halde beni tüketime sürükleyen olaylara karşı ufak tüyolar paylaşalım. Kesinlikle mutfak alışverişine tok çıkmak! En önem verdiğim kurallardandır. Ramazan alışverişlerini de bu aralıkta öneririm genelde. Bir de elinizde listeniz olsun ki elzem ihtiyaçlar listesine 2 küçük gofret dahil olmasın. Kesin yasaklar size kendinizi kötü hissettiriyorsa minik boyutlar belirleyin ve ‘son lokma’ mantığınıza yerleşsin. Böylece iradenizle dur diyebilmenin keyfini tadına bakarak gerçekleştirirsiniz. Mutfak masasında, odanızın, ofisinizin çekmece ya da masa üstlerinde abur cubur bulundurmayın. Gözden uzak gönülden de ırak derler bilirsiniz.
Tüm metinden çıkaracağımız sonuç, başlıktan anladığınız gibidir: Duygularınızı yemekleştirmeyin! Düşünsenize, Atilla İlhan okurken hissettiğinizi nasıl olur da bir paket cips gerçekleştirebilir? Mümkün değil!
Bu haber 29/03/2019, Friday günü yayınlandı, 857 defa görüntülendi