Rahmetli Anneciğimin cümlesiydi bu. Ocak ayının ortasını geçer geçmez söylerdi. İtiraz ederdik ama eklerdi: “Eh önümüz cüce şubat, sonra mart derken bahara çıktık, eh yaz çabuk geçer anlamazsın bile. Geldik mi sonbahara… Sonra okul telaşı, odun kömür derdi derken kış.. Eh, al sana bitti bu sene de…”
Dediklerinde haklıymış, söylediklerindeki mecazı anlamamışız. Belli bir yaştan sonra gerçekten de zaman yokuş aşağı kaptırıp, gidiyor.
Su gibi geçen günlerin en acılı günü şüphesiz Hrant Dink’in katlediliş yıl dönümü oluyor. Göz açıp kapayıncaya 12 yıl olmuş. Bir arpa boyu yol alınamamış. Oysa her şey gözümüzün önünde gerçekleşti. Bu vatana sevdalı ürkek bir güvercini, Hrant’ı vurdular. 12 yıllık kronolojiyi, Gökçer Tahincioğlu t24.com.tr’ye yazmış. Okuyun, üzülün.
•••••
Geçtiğimiz haftanın ilginç gelişmelerinden biri de facebook/instagramın başlattığı ve hızla yayılan #10yearchallenge/ 10 yıllık değişim akımıydı. Herkes 10 yıl önceki ve şimdiki fotolarını paylaşıyor.
Konuyla ilgili iddialar da var. Buna göre, yüz tanıma sistemini güncelliyordu ‘birileri’. Facebook yalanladı bu iddiaları ve hareketin kendiliğinden yayıldığını duyurdu.
Türkiye’de ise her zamanki gibi olay farklı bir noktaya evrildi. Bazı kadınlar türbanlarını çıkarmış bir şekilde değişim fotolarını paylaştı.
“Bazı kadınların kılık kıyafetleri ile ilgili aldıkları kararları “büyüdük, güzelleştik, özgürleştik” şeklinde yorumlaması tartışmaları da beraberinde getirdi. Bir kesim türbanın çıkarılmasının “özgürleşme”yle özdeşleştirilmesine tepki gösterirken, diğerleri ise özellikle toplum baskısı nedeniyle bir dönem kapanmak zorunda kalanların bu baskıları yenip hür iradelerini ortaya koymasını takdir etti.” /euronews/
Bizler de bir sosyal medya lincine daha tanıklık ettik.
•••••
Hızla geçen günlerin en çok merak edilen konularından birisi de Sayın Cumhurbaşkanının, davetli olduğu Fazıl Say konserine gitmesiydi. “Troya Sonatı”nı icra eden Say’ı Cumhurbaşkanımız ayakta alkışladı. Çerçevelenmiş bir Aşık Veysel plağı hediye etti. Kısa konuşmasında diğer illerle ilgili eserleri beklediğini ifade etti.
Peki sonra ne oldu? Yine karpuz gibi ikiye yarıldık. Fazıl Say, Reisçi tayfa tarafından ‘eh işte’ kabilinden bir aferin aldı. Akit denilen mevkute ise köpürdü: “Küfürbaz Say’dan itibar takıyyesi”. Bir kısım bu gelişmeyi olumlayıp, Cumhurbaşkanımızı batılı değerlere dönmüş bulurken, bir kısım ise Fazıl Say’ı döneklikle suçladı. Ağır hakaret edenler de oldu Fazıl Say’a. “Truva Sonatı”nın Çanakkale Belediyesi için ısmarlandığı, 6 ayda tamamlandığı bilgisi ise kaynayıp gitti.
••••
Bir diğer gelişme ilimizden. Cumhuriyet gazetesi haber yaptı: “Müzede Restorasyon Faciası” Sözü geçen yer Hamidiye Tabyaları…Haber şurada: (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur sanat/1208414/Muzedeki_hatalar_TBMM_gundeminde.html)
Muharrem Erkek tarafından bir sorgu önergesiyle meclis gündemine taşındı konu. Seyit Ahmet Sılay’ın saptadığı yanlışlar sıralanıyor önergede.
Haberi okuyunca insanın göğsüne bir ağırlık çöküyor. Yine hatalı asker kıyafetleri, hatalı bilgiler, tarihte olmayan uydurma hikayeler. Hele keskin nişancı kadın hikayesi. FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesi bu hikayeyi pek sever ve her Çanakkale yıldönümünde yayımlardı. Bu detayı özellikle dikkat çekici bulduğumu ifade edeyim.
Yeter kardeşim artık ya! Üniversitemizdeki tarihçi ve yılların yerel askeri tarihçileri varken nereden ve kimlerden hizmet alırsın? Hadi aldın diyelim, ihaleyi verdin diyelim, bir madde koyamaz mısın; benim oluşturduğum komisyon tarafından nihai hale getirilecektir diye… Bu kadar zor mu?
Eski parayla 40 Trilyon harcamışsın. Yazıktır, günahtır. Bu neyin kibridir? Ama yok akıllanılmayacak. İnşaata tonlarca para harcanacak, bunu yanında tarihsel gerçekler ve artistik hizmetlerden sakınılacak veya kendini uzman sanan danışmanlara verilecek sorumluluk! Aferin devam edin.
Ulusal basına düştü bu rezillik. Hadi bakalım, şimdi ayıklayın pirincin taşını!