Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İstihza veya ironi hatta kinaye…

Bu üçlünün ikisi eş

Bu üçlünün ikisi eş anlamlı diğeri de çok az ayrılıyor anlam bakımından. Günlük hayatta, köşe yazılarında ve edebi eserlerde çok kullanılıyor.

Aynı zamanda, Türkiye’de tehlikeli davranışlardan biri ironi yapmak. İster yazıyla ister sözel olarak yapın fark etmez. Ciddiye alınma ihtimali çok yüksek. “İstihza” etmeyi de ekleyeyim. Ki, ‘ah nerde eski dildeki kelimelerimiz, ne öyle ecnebi ecnebi kelimeler’ diyenleri de ayırmamış olayım.

Yaygın kullanımıyla Fransızca kökenli ironi (öz Türkçe önerisiyle alaysılama), TDK sözlüğüne göre: Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme. Aynı sözlük Arapça kökenli istihza için şu açıklamayı yapıyor: Gizli veya ince alay. Bir de örnek vermiş: “Sivri burnu, korkunç bir istihza ile şimdi bana doğru uzamıştı.” (Yusuf Ziya Ortaç)

Kinaye ise; genellikle edebiyatta bir sözü gerçek anlamı dışında kullanma sanatı olarak nitelendiriliyor.

Bir internet sitesi de (paratic.com) ironiyle ilgili olarak günlük yaşamdan örnekler vermiş:

“Yüksek sesli konuşan kişiye: “Henüz kulaklarımın zarı patlamadı, biraz daha bağırabilirsen…”

Kötü bir futbolcu hakkında: “Vay be, adeta bir Metin Oktay.”
Başarısız bir yazar hakkında: “Tabii tabii çok başarılı, en az Tolstoy kadar iyi kurgulanmış hikayeleri var!”
Öğretmen, tembel öğrencisine: “Sorumluluklarının bilincinde olduğun için sözlüye seninle başlamak istiyorum.”
Yönetici, mesaiye geç kalan çalışanına: “Bravo, her zamanki gibi işe vaktinden önce geldin.”
Genç kadın, onu bekleten erkek arkadaşına: “Ne kadar da dakiksin!”

Kinayeden verelim:

“Dadaloğlu’m der ki belim büküldü/Gözümün cevheri yere döküldü”

“Yahya Kemal yokuş tırmanırken terlemiş, şişman ve ağır vücudunu taşıyamaz olmuştu. Tam o sırada mahalle bakkalının önündeki sandalyeyi görüp oraya oturdu. Yağlı bir müşteri kazandığına memnun olan bakkal kibarca sordu:
– Ne alırsınız efendim?
– İzin verirseniz biraz nefes alacağım.”

Bir de “inceciler” var. Şimdi diyeceksiniz ki, inceci nedir? Biraz açayım. Genellikle futbol camiasında kullanılır. Zor pozisyonlarda kimsenin göremeyeceği açıyı bulup, arkadaşına topu aktaran futbolcular için söylenir. Orta sahada oynayan futbol sanatçılarının ayağından çıkar öyle paslar. İnce yapmak yerel siyasette de kullanılır. Veya bilardoda “ince” görülür… Bildiniz.

İşte bu “incecilerden” bir gazeteci, Fethullah denilen CIA kolpacısına salya sümük övgüler düzen, şimdilerde de sıkı bir Reisçi kesilen bir zat… Geçenlerde bir ironi şaheseri vücuda getirdi;

Fransa’daki olaylardan sonra, Türkiye’de sarı yelek satın alanlar soruşturulmalıymış. Aklı sıra Türkiye’de karışıklık çıkacak, sonra bu yelekleri giyecekler gösterilerde demek istiyor.

Polise yol gösteriyor aklı sıra… İşte şimdiden gidin bunları kapın diye fetva veriyor adeta…  Hani öküz altında buzağı arıyor diyeceğim ama… Daha etkilisi var. Yok devenin bale pabucu!

Faşizm böyle başlıyor işte. Önce akıllarda.

Yoksa neden durduk yerde, “Doğmamış çocuğa don biçsin?”

Şeytanın aklına gelmeyecek işler bu tiplerin aklına geliyor nedense. Bunlar şeytanla çok uğraşıyorlar. Üzüm üzüme baka baka mı kararıyor acaba?

Boş yere insanları ürkütüyor, korkutuyor. Mesela bizim Zeki Amca, “yürüyüş yaparken yolda, Maazallah araba falan çarpar diye, şu trafik yeleklerinden alayım.” demiş… Kastettiği, reflektörlü sarı yelek yani.  Bu herifin laflarını işitince, korkmuş almamış.

Hanıma ver bizim torunun sarılı Fenerbahçe formasını demiş. Acır da çarpmazlar formayı görünce… Çok esprili, ironisi bol biridir sevgili Zeki Amca… (Okuyunca sevinir şimdi.)

İronisi bol günler dilerim, güneşli ve güzel günler.

 

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech