Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
H. Ayşe İrim

Seçmenine göre şekil almak

Türk siyasetinde genel olarak üç tür seçmen vardır. Birisi arkasından gittiği siyasi görüşü ölümüne savunur. Ne elde edilmek istenilen için söylenilen yalanlar, ne unutkanlıklar, ne de çektiği cereme umurunda değildir. Bu seçmen için hayattaki tüm yaşanamamışlıklarının, hayal kırıklıklarının, acılarının karşısında (hiç olmazsa) bir tek şeyde (seçimde) desteklediğinin kazandığını görmek teselli vericidir. İster sağ, ister sol, ister solculuk-sağcılık oynayanlar olsun fark etmez.

Nihayetinde o oy vermiş, desteklemiş ve onun desteklediği kazanmıştır. Gerisinin önemi yoktur.

Bir de kendisine söylenenlerin peşine düşen, “Dün öyle demiyordun ama!” diyen seçmen türü vardır. Verdiği oyun hesabını sorar falan… Tüm partilerin belalısıdır bu tipler. Kimse sevmez onları. Hatta “Eksik olsun ondan gelecek katkı” bile denir onlar için. Destek verdiği partinin temsilcileri çizginin dışına çıktığında bazen nezaketle (o nesil yavaş yavaş kayboluyor ancak yine de hiç yok değiller), bazen de bağıra çağıra yanlışı söylerler.

Üçüncü tür seçmen ise hem bazı noktalarda belirleyici gücü oluşturur hem de partilerin sarsılmaz destekçilerine cinnet geçirtir. Bu seçmen türünün belirgin özelliklerinden biri ceplerini nasıl doldurduklarıyla çok meşgul olmalarıdır. Hani şu kimin atına binerse, onun türküsünü söyleyen tipler işte. Anladınız siz ne dediğimi.

İşte sırf bu yüzden politikaya atılan, atılmak isteyen herkesin aklında bulundurması gereken ilk kural; seçmenine göre şekil almazsan siyaset sahnesinde kendine yer bulamayacağındır.

Bir işi yapmak için gerekli vasıflara sahip olabilirsin hatta çok daha üstün meziyetlerin de olabilir. Ancak politika liyakatle değil, seçim ve seçmenle yürür.

O nedenle gelecek yerel seçimlerde de çok net göreceğimiz gibi “Bu insan bu makama nasıl oturabilir?” diye saç baş yoldurabilecek bazı insanlar, siyaset dilini iyi okudukları ve dahi oyunu kuralına göre oynadıkları için mevki sahibi olacaklar.

Oyunun yanlış olmasının ya da kuralların baştan bozuk olmasının en azından önümüzdeki birkaç yıl için hiçbir öneminin olmayacağını da hesaba katarsak, hepimizin işi zor.

25 KASIM İÇİN BİR KÜÇÜK NOT

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Pek çok kesimden insan gerek mesaj yayımlayarak, gerek yürüyüşler düzenleyerek, gerekse stantlar açarak bugüne katkıda bulundular. Şahsi kanaatim bugün için hazırlanan pankartlar; şiddeti uygulayanların, uygulanmasına göz yumanların, eften püften bahanelerle cezalarda indirim uygulayarak hepimizin uykularını kaçıranların kafalarında kırılsa daha etkili olur ancak tabii mesele “şiddete karşı” olmak olunca, bu yöntem abes duruyor.

Eğitim, uygun cezalandırma sistemi, hakkını vererek koruma gibi uygulamalar olmadan; topluma sunulan dizi-müzik vesaire gibi eserlerde şiddete ve şiddet gösterene övgüler yerine yanlışlıkların altı çizilmeden bu iş düzelmez.

Neyse, en azından henüz mağdur kadınlarımız, faillerini azmettirmekten hapse atılmıyor. Bu da bir tesellidir değil mi?

Değil, değil mi?

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech