“Özgürlükten doğan bunalımlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu alıntıyı Milletvekili Ahmet Şık’ın mecliste konuşturulmaması üzerine yapıyorum. Daha önce kendisini yargılayan mahkeme başkanı, Ahmet Şık’ı iktidarı eleştirdiği için adeta azarlamış ve “AKP iktidarını gidin milletvekili olup öyle eleştirin” demişti. Bu tavsiyeye uyan Milletvekili Ahmet Şık’ın meclisteki konuşmasını bitirmesine bile tahammül gösterilmedi. İsteyen konuşma metninin tamamını indirir ve okur. İnternette var.
Sonrasında ne olmuştu kısaca hatırlayalım dilerseniz. Ahmet Şık’ın konuşmasının şu bölümünden sonra meclis karışmıştı: “Hakikati söyleyenlere yönelik saldırganlığınızı ise acizliğinizle besliyorsunuz. Ahlaksızlığınızı, yeterli gelmediğini biliyor olsanız da, yüzsüzlükle sıvıyorsunuz.” Bir hayli sert sözlerdi bunlar.
AKP milletvekilleri kürsüye yürüdü. Meclis Başkanvekili: “Hakaret etme imkanı vermiyor bu kürsü kimseye” dedi. Kürsüye yürüyen milletvekilleri arasında itiş kakış yaşandı. Oturuma ara verildi. Milletvekili Ahmet Şık iki birleşime katılmama ve ödenek kesintisi cezası aldı. Şık, Twitter’dan “hakikat canlarını acıtıyor” diye cevap verdi.
Tabi meclisteki saldırı olayı gelişti. Fotoğraflar yayımlandı. Olay dallandı budaklandı. Eski futbolcu (kızanlar için futbolcu eskisi) AKP’li Alpay Özalan, başrole çıkarıldı. Ahmet Şık: “Bir düzeltme de yapayım, bana saldıran Alpay (Özalan) değil, ben Alpay’ı o an Mecliste görmedim bile. Saldıran AKP Grup Başkan Vekili (Bülent Turan). Saldırıyı yöneten, diğerlerine işaret vermek için kalkıp ağza alınmayacak küfürler savuran oydu. Sığ bir kurnazlık içinde mikrofon kapandıktan sonra saldıran odur.”
Ama medya, ille de Alpay Özalan dedi. Daha medyatik, daha karizmatik ve daha yakışıklıydı şüphesiz. Zaten meclise kayıt olurken uyarmıştı: “Cumhurbaşkanımıza yapılacak en ufak hakarette karşılarına benim çıkacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.” Bizim basınımız da az değil hani. Alpay Özalan, kendiliğinden bu uyarıyı yapmamıştı. Kendisine mecliste yaşanan kavgalar hatırlatılmıştı bunun üzerine konuşmuştu.
Ne var ki, Ahmet Şık, Sayın Cumhurbaşkanımıza bir şey söylememiş gibi. Söylemişse bile ben anlamadım doğrusu. Bir alınganlıktır gidiyor sormayın. Ya da kendilerini beğendirmek için yapıyorlar, bilemiyorum.
Yandaş basın sazı ele aldı hemen. Propaganda çarkları gıcırdayarak dönmeye başladı. Ahmet Şık, PKK’lı yapıldı. Üzerine bir tutam FETÖ sosu döküldü. Her şeyin müsebbibi CHP karıştırılmadan olmazdı. Meclise bunları CHP taşıdı dendi. Alpay Bey kahraman yapıldı.
Alpay Özalan Bey, (geçtiğimiz) Asrın Güreşçisi lakaplı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya’yı ziyaret etti. Ziyarette Yerlikaya: “Kendisini tebrik ediyoruz, izledik. Cumhurbaşkanımız bizim kırmızı çizgimizdir, namusumuz gibi görür, biliriz. Çizgimizi her daim de muhafaza etmeye çalışırız. Sağ olsun, orada izledik hoşumuza da gitti, teşekkür ediyoruz.” dedi.
Sanki bütün dünya ve muhalif olanlar dahil, Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyormuş gibi… Alpay Özalan Bey, Ahmet Şık’a saldırınca sınavı geçti. Galatasaray’a gol atan Fenerli kıvamına geldi.
Dedim ve ekşi sözlükten bir alıntı yapmak şart oldu. Koyu Beşiktaşlı bilinen “fitbolcu” Alpay için biri taa 1999 yılında şöyle yazmış: “fenerbahçe’ye dolaylı olarak transfer olunca ‘ben zaten fenerliydim’ diyebilecek üstüne de bugün gazeteye ’40 yıllık fenerli gibiyim’ gibi bir demeç verebilcek kadar …. adam.” (nokta nokta’daki sözcüğü otosansürledim.)
Ahmet Şık’ın konuşmasını kesilene kadar bir kez daha dinledim. Sert sözler var. Siyaset bunları kaldıramıyorsa artık bilemiyorum. Kürsü dokunulmazlığı, demokrasi, hoşgörü falan… Bir zamanlar vardı ya hani… Yok kardeşim densin açıkça, herkes bilsin. Bir varmış, bir yokmuş kafalar karışıyor sonra.
Propaganda çarkları da çalışmaya başlayınca… Artık ağzınızla kuş değil, kuş sütü tutsanız nafile! Hoşa gitmeyen her söz direkt olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret sayılıyor. Ya da öyle değerlendiriliyor, insanlar boğuntuya getiriliyor.
– Valla demedim.
– Dedin işte duyduk.
– Neyi duydunuz?
– Sayın Cumhurbaşkanımıza…
– Ne demişim?
– Demişiniz işte!
Sıcaklar bunaltıyor tabi insanı. Arada bir gidip elimizi yüzümüzü yıkamamız lazım. Bizi bu sıcaklar mahvediyor zati…