Yazı başlığını okuyup, artık bir daha yazı yazmayacağım anlamını çıkarmayın lütfen. Mesleğe adım attığım, yaşamı, sevinci, hüznü öğrendiğim, benim için “öğrenme ocağı” olan Türk medyasının Amiral gemisi “Hürriyet” gazetesi için yazdığım son yazıdır.
1980’li yıllarda Denizli Hürriyet Haber Ajansı’nda işe başladım. Allah uzun ömürler versin, büro Şefimiz, Hüsnü Okumuş’tan mesleği öğrendim. Attığı fırçalar hala kulaklarımda… Keşke daha fazla fırça atsaydı da yaşama, mesleğe, bizimde daha fazla katkımız olsaydı. Şefim, Hüsnü abim büyük üstattı. Meslektaşlarımız iyi bilir, “iki sütuna” sığdırılan haberlerle kelle alındığı günlerdi.
Abdi İpekçi’li Milliyet’i, Rahmi Turan’ın Günaydın’ı, Kemal Ilıcak’ın Tercüman’ı, Bulvar’ı, Güngör Mengi’lerin Yeni Asır’ı, son zamanlarda Güneri Cıvaoğlu’nun Güneş’i, duayenler İlhan Selcuk’un, Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet’li olduğu yıllardı. Bizde de beyefendi Çetin Emeç, Hasan Yılmaer, Kurtan Fişek, Oktay Ekşi gibi ilk akla gelen isimler vardı. Patronların gazetecilikten başka işleri yoktu. Tek derdimiz; okuyucuya doğru, hızlı, yansız haber satmaktı.
Türk basını henüz gösterişli plazalara taşınmamıştı. O yıllarda emeğini satan bir gazeteci için Hürriyet’te çalışmak, Cumhurbaşkanı seçilmekle eş değer kabul edilirdi. Habere çıkarken, sınırsız sarma filmler, çok acilse işe taksi ile gitmeler ve en önemlisi de sendikalıydık. Her yılbaşı Rahmetli Simavi, teleks mesajı geçer, yeni yılımızı kutlar, “Haber için harcanan her kuruş kutsaldır” der ve yapılan zamları açıklardı. Güzel fotoğrafa, habere özel ödül verildiği günlerdi. Spora bakan foto muhabiri arkadaşlarımız, penaltı görüntüsünü çektiyse penaltıyı ödülle o atardı.
Haber atlatmanın zevkini o yıllarda bu meslekte olanlar çok iyi bilir. Farklı gazetelerde çalışan arkadaşlarımızla rakip ama sıkı birer dosttuk. Birbirimizin gözünün içine baka baka birbirimize masum yalanlar söyleyip haber atlatırdık. Ülkenin bir ucundan diğer ucunda çalışan gazeteciler birbirini imzalardan tanır, şahıs olarak birbirimizi hiç tanımadığımız halde, dostlukla-rakip olma ince çizgisi arasında gider gelirdik. Hala il isimlerine göre muhabir ismi söyleyebiliriz.
Bu yazdıklarımın tamamını Simaviler dönemindeki Hürriyet için söylüyorum. Sonra Bab-ı Aliye Sabah gazetesi girdi. Önce okuyucum istiyor gerekçesi ile bayramlarda gazete çıkartmaya başladı. Basın dünyasının emekçileri için vazgeçilmez olan “212 Sayılı yasayı tanımam” dedi. Promosyon dönemi başladı. Tencere, tava hatta uçak bile dağıttılar. Gazeteler habercilikten uzaklaşıp, neredeyse işportacılığa başladı. Gazetelerde yazı işleri müdürlerinin yerine promosyon müdürleri söz sahibi oluyordu.
Gazeteciliğin dışında işlere girer oldu patronlar. Kimisi banka satın aldı, kimisi devlet ihalelerine gözünü dikti. Siyasette Özal’lı yıllar başlamıştı. Siyasi gelenekler alt üst edildi. Bunun adına demokrasi dediler. Şimdilerde de ileri demokrasi deniyor. Gazeteler 4. kuvvet olmaktan her geçen gün uzaklaştırıldı. Asil Nadir’ler, ikinci nesil Ilıcak’lar dönemi başladı. Simavi ailesi, sektörden çıkartılmak isteniyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ın devreye girip Hürriyet için müşteri arandığını duyardık. Bu satışı Rahmetli Özal görmedi ama yol açtığı siyasi düşünce gördü.
Basının amiral gemisi sayılan Hürriyet için Çetin Emeç cinayeti belki de dönüm noktası oldu. Hürriyet’in efsane patronu (Her ikisi içinde rahmet diliyorum) Erol Simavi, yazısının en son paragrafında “Güle güle sevgili Çeto. Biz uzatmaları oynuyoruz” demişti. Bu olay Türk basının Amiral gemisi kabul edilen Hürriyet gazetesi için sonun başlangıcı sayılabilir. Tirajın 1 Milyona çıktığı günleri hatırlarım. Bölge ilavelerinin isimle tezgahtan istendiği günlere tanıklık yaptım. Okuyucu bayiye gelir, “Hürriyet Ege” geldi mi, kaldı mı derdi. Özal’lı yıllarda başlayan “Anayasa bir kez delinmekle bir şey çıkmaz” zihniyeti, 4. kuvveti de duşa getirmek için arkaya dolanma dönemini başlatmış oldu.
O günlerin basını artık mazide kaldı. O günleri yaşatanlar köşesine çekildi. O günleri yaşayan bizler de şimdi Türkiye’nin dört bir yanına savrulmuş, bize öğretilen, emanet edilen meslek onurunu, sorumluluğunu güç bela sürdürmeye çalışıyoruz. Bu günlerde bizi anlayan ne bir siyasetçi ne bir idareci ne de meslekte yolun başındakiler var. Dönem tüccar gazetecilerin, çıkar gruplarının dönemi…
Kısaca; orta hakem maçı bitiren düdüğü çoktaan çaldı. Ne uzatmalar kaldı nede bu maçın rövanşı. 4. kuvvetin Amiral gemisi de battı. Simavi’lerin Hürriyet Gazetesi can çekişiyordu, dün Rahmetli oldu.