Her ekip için ayrı bir bölüm var. Bu bölümlerde 2 şer kişilik küçük odacıklar bulunuyor. Çalışma saati dışında normal bir hükümlüden hiç bir farkımız yok. Çalışma saatleri içerisinde ise normal çalışanlardan birazcık farklıyız. Her ekibin başında eli silahlı, her hareketinizi dikkatle takip eden 2 görevli bulunuyor. Her tarafta kamera var. Çalışma süresince iş dışında diyalogun abartılması durumunda görevliler müdahale ediyor. Tekrarlanırsa 10 gün tek kişilik hücre cezası…
İlk gecem oldukça zor geçti. Küçük bir çocuk gibi ağladığımı hatırlıyorum. Sonra sonra -en azından- uykularım düzene girmeye başladı. Fabrika işleri yorucuydu. Kafamı koyduğum gibi uyuyordum. Koğuş arkadaşımla tanışma faslı ve bazı sıradan sohbetler dışında bir şeyler konuşmadık. Biraz sıkıcı bir tip gibi gelmişti başta, sonra sonra iyi arkadaş olduk.
Diğer ekiplerin bizim ekipten farklı olduğunu ilk ayın sonunda anlamaya başlamıştım. Bütün düşünce suçluları arasında en ilginçleri Şebekenin içerisindeydi. Şebekedekiler diğer mahkumların aksine suçsuz olduklarını düşünmüyorlardı. Yöneltilen suçların tamamı şebeke için bir suçlamadan ziyade gerçeklerin farklı yorumlanmasıydı. Bu yüzden başlarda bir hata sonucu burada olduğum konusunda fazlaca gevezelik ettiysem de sonra sonra bu huyumu bıraktım. Bu huyumu bırakmamı sağlayan olaylar silsilesini anlatmak istiyorum.
İlk ayın son günleriydi, hem bedenen hem fikren iyiden iyiye zayıfladığımı hissediyordum. Yorucu bir günün üstüne koğuşlara tıkıldık. Doğruca yatağa uzandım hemen uyumuşum. Koğuş arkadaşım Kartal’ın beni sarstığını hissettim.
-Kalk çabuk
-Ne oluyor lan?
Sanıyorum sesim birazcık fazla çıkmıştı. Ağzımı kapattı sertçe. “Aptal, bağırmayı bırak. Yakalanıcaz. Uyan çabuk gidiyoruz.”
Elini yavaş yavaş ağzımdan çekti. “Nereye” dedim fısıltıyla. “Yürü göreceksin”.
Kirişin kenarında bir şey aradı bir çeşit kart çıkardı. Elini demir parmaklıklardan uzatıp kartı okuyucuya okuttu. Kapı açıldı. Sevinçten küfür ettim. “Oha lan özgür müyüz?” Enseme vurdu. “Yürü gürültü etme!”
Koridorun duvarına geldiğimizde duvara yaslandık. “Şimdi” dediğimde yaptıklarımı yaparak beni takip et tamam mı?” Ayna ile, koridoru kontrol etti. “1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 hadi.”
Çapraz bir koşuyla koridorun yarı hizasındaki odadan içeri daldık. Karanlıktı. Bir süre bekledik. Sonra tekrar. “1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 hadi.” aynı şekilde öbür tarafa. Sonuncu yapışımızda kameranın alanından kurtulmuştuk. 4-5 Adım atıp bir çeşit kapıdan içeri girdik. Her gün geçmeme rağmen bu kapıyı hiç fark etmemiş olmam garipti! Aslına bakarsanız garip olan bir şey yoktu. Günde 3 kere kullanma hakkımız olan kahve makinesi birazcık kenara itilmişti sadece. Kartal kapıyı yavaşça araladı. Heyecanlanmıştım. Adımımı attıktan sonra gerçekten bir düşünce suçlusu olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.