…sanıyorum adımlamadığımız tek bir sokak kalmamıştı İstanbul’da. Doyasıya gezdik bütün gün. Akşam üzeri Nazende’yi eve bıraktıktan sonra, Meral’e bir şeyler içmeyi teklif ettim çekine çekine. Kabul etti. İstiklal’e gittik. Güzel bir barda oturduk bira söyledik kendimize.
Meral oldukça zeki bir kadındı tanıdığım bir çok kadından çok daha anlaşılabilir olduğunu hissetmiştim. İçkilerimizi yudumladıkça konuşmalarımız açıldı. Akıllı bir akademisyen adayından ziyade ateşli bir devrimci ile oturduğumu hissettim. Çokça kötü hissettim kendimi masada.Kendi haline düşmüş insanların olduğu ortamlardan gelen birisiydim ben. Her ne kadar doğama tam olarak uymadığını hissetsem de, her seferinde konforumu seçerdim. Meralin konuşmaları doğrudan kırıcı olma gayesinden oldukça uzakta olmakla beraber, yeri geldiğinde eleştiriye dönüyordu. Hiç müdahale etmedim. Söylediklerinde doğruluk payı olduğunu hissediyordum çoğu zaman. Gerçekten düşünüyordum sözleri üzerine. Dinlemek ayrıyeten keyif veriyordu… Karşımda saçlarını savura savura konuşan gamzeli bir kadın, ateşli bir devrimci.. Bir ara çalan müziğin etkisi ile duygusallaştı konuşmalarımız. “Yanlış anlamıyorsun dimi Kemal” dedi bana. Hayır dedim. “Bilakis böyle insanları tanımaktan oldukça keyif alıyorum.” Yoğun duygusallık anını dağıtmak için. “Evlenmeyi düşünmedin mi hiç ?” dedim.
Hiç düşünmemiş, ona göre değilmiş böyle şeyler.
Üzüldüm.
Alkolün etkisinden olsa gerek bir an için evlenmeye yakın hissetmiştim kendimi.
Meral ile o masada oturduğumuzun üstünden tam 2 sene geçti.
Refet Bey vefat etti. Hayatıma; kendisi ile beraber çok önemli 2 insan daha kazandırıp gitti. Cennettedir umarım.
Nazende 2 yaş daha büyüdü. Refet Bey mirasından hatırı sayılır bir parayı Nazende’ye bıraktı. Teyzesi ile oturup karar verdik İzmir’de Refet Beyin bıraktığı bir daireye yerleştiler. Nazende orada büyüyecekti. Fırsat buldukça gidip görüyorum ufaklığı. Refet Bey’in bana bıraktığı mirasın en miniciği o.
Meral Almanya’da bir üniversitede görev yapıyor. Bir kaç sefer mektuplaşsak da sonrasında muhabbetimiz kesildi. Son mektubunda Almanya’ya yerleşme işini zora sokmamak için sevgilisi ile evlendiğini yazmıştı. Sonrasında bir de kızı olmuş. İlginç de bir adı var ufaklığın… Mutluymuş. Sevindim.
Bana gelince. Dergi işlerim devam ediyor. Çok bir şey değişmedi aslına bakarsanız. Refet Bey’in bana bıraktığı mirası yerine getirmeye çalışıyorum sadece. Refet Bey öldükten sonra elime geçen bir mektup bırakmıştı bana.
Nazende’ye göz kulak olmamı istiyordu. Hayatından bir şeyler anlatmıştı. Göz yaşları içerisinde okudum o mektubu. Hep bir evladı olsun istemiş. O yüzden her çocuğu gelecek olarak görürmüş. Ben de dahilmişim buna. “O çocuk bizim geleceğimiz.” derken. Hepimizden bahsediyormuş.
Eğer bir oğlu olsaymış adını Tunç koymak istiyormuş.
Eğer bir oğlum olursa adını Tunç koymaya o gün karar vermiştim.
Refet Bey’in mektubunu bitirdiğimde katlayıp bir zarfa koydum.