Bugün, Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Bütün kadınlar emekçidir. Üretimde var olan-olmayan her kadının günüdür 8 Mart. Ancak bazı kadınlara herkesten daha çok yakışıyor bu özel gün.
Gece gündüz demeden, kimseden destek beklemeden, evlatlarını büyütmek için, okutmak için çalışan kadınlarımız, 8 Mart’ın farkında bile değil. Belki bir siyasi partiden veya bir dernekten kendisine bir adet karanfil verilirse yüzünde oluşan kısa süreli tebessümün ardından daha da güçlenerek dönüyor yaşam savaşına…
Seviye, iki kızını okutmak için haftanın her günü, canını dişine takıp çalışıyor. Papatya, 3,5 yaşındaki çocuğunun geleceği için pamuk şeker satarak eşine destek oluyor. Serap da herkes gibi geçim sıkıntısı derdinde, kendi tezgahlarında satış yapıyor. Eşinden şiddet gördüğü için ayrılan Kezban ise biri otistik iki çocuğunu büyütmeye adamış kendini… Elleriyle yaptığı lahmacunları satarken, çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kalıyor. “Küçük de olsa hayata karşı gülümsemeleri” olan, işte Cuma Pazarı’nın gerçek emekçileri… Tüm kadınların günü elbette kutlu olsun ama sizin daha çok olsun!
18 Mart doğumlu Kezban Cavlak(30), aslen Bitlisli, Manisa Turgutlu’da doğup büyüdükten sonra evlenince buraya yerleşmiş. Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde doğmuş olsa da pek yaramamış bu kent ona… Gelin geldiği Çanakkale’de çekmediği çile kalmamış. İki çocuk doğurduktan sonra eşinden şiddet görmeye başlıyor ancak memleketine geri de dönemiyor. Tedavi gören bir ruh hastası olduğunu söylediği eşinden ayrılan Kezban Cavlak, henüz boşanamadığını ve mahkemede, belki barışırsınız umuduyla boşamadıklarından şikayet ediyor. Anlattıkça kızıyor inatla boşamayanlara da…
Çocuklarını bırakacak yeri olmadığı için başka bir işte de çalışamayan Cavlak, “Kendi ekmeğimi kendim kazanıyorum. Kimseden yardım almıyorum, kimseden yardım istemiyorum.” diyor. Ve anlatmaya başlıyor hikayesini…
“KÖSTEK OLMASINLAR DA DESTEK BEKLEMİYORUM”
“Eşim yok, kendi başıma çalışıp iki çocuğuma bakmaya çalışıyorum. Sobalı evde çocuklarımı yalnız bırakıp lahmacun satmaya geliyorum. Mecburum, tekim, çalışmak zorundayım. Bu şartlar altında geçimimi sağlayıp okutmaya çalışıyorum çocuklarımı. Sabahları götürüyorum kızımı okula. Oğlum konuşamıyor zaten otizm hastası. Evde oyun oynuyor kendi kendine… Başka yerde çalışsam, bir yere bırakmak zorunda kalacağım diye çalışamıyorum. Bu hayatta çok engellerle karşılaşıyoruz. Mecburen böyle bir iş tercih etmek zorunda kaldım. Ev yapımı lahmacun yapıyorum. Saklama kaplarında tertemiz satıyorum. Temizliğime çok özen gösteriyorum. İçini de kendim yapıyorum. Hem çocuklarımla birlikte gönül rahatlığıyla yiyoruz da… Gıda olduğu için de zaman zaman sorunlarla karşılaşıyoruz. İşimi çok seviyorum da engel olmasalar bir! İster istemez sıkıntı yaşıyoruz. Belediye başkanına çıkıp da izah etmek de istedim ama bir türlü çıkamadım.”
“KÜÇÜK DE OLSA GÜLÜMSEMEMİZ VAR HAYATA KARŞI”
“Devlet gerçekten ihtiyacı olana hiçbir yardımda bulunmuyor. Ben kimseden bir şey de beklemiyorum. Bana sadece engel olmasınlar yeter. Benim eşim ruh hastasıydı. Benim 6 kez kolumu çıkardı… Zaman zaman şiddet uyguladı. Şizofren bir insan ile iki çocuğumu bırakacağıma, en azından böyle çocuklarım mutlu ben mutlu… Küçük de olsa gülümsememiz var hayata karşı!”
BİR ELİN NESİ VAR İKİ ELİN SESİ VAR
Cavlak ile komşu olan Papatya Karağlı (24) 5 yıllık evli olduğu eşine bir yıl önce başladığı pamukşeker işinde destek olmaya karar vermiş. İki elin sesi olmaya karar veren Karağlı, “Benim eşim bir yıl önce pamuk şeker arabası aldı. Daha önceleri tek başına çıkıyordu. Sonraları baktık ki birlikte çıkınca daha iyi oldu. Benim de bir tane 3,5 oğlum var. Çocuğumuzu da kayınvalideme bırakıp çıkıyorum. Çocuğun geleceği, evin geçimi derken attım kendimi dışarı… Pazarın olduğu günler, ben de çıkıyorum onunla birlikte. Hem ona destek oluyorum hem de evin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Hasta da olsak çıkıyoruz pazara, geçinmeye çalışıyoruz. Bir elin nesi var iki elin sesi var hesabı… Bu işte eşimle birlikteyim. Toplu açılış, doğum günü gibi organizasyonlara da pamuk şeker yapıyoruz. Açılışlarda ise önlüklerimizi takıyoruz, birlikte gidiyoruz. İkimiz birlikte yapınca, bir de genç olduğumuz için bayağı ilgi görüyoruz. Başka türlü olsa da ilgi görürdü gerçi, pamukşeker her zaman vazgeçilmez bir şeydir.” diyor.
Serap Emran(30), “Eşime yardım ediyoruz. Mecburiyet. Destek vermesem işçi tutmak zorunda kalacağız. Onun maaşı, sigortası daha büyük yük. Kendi işimizde rahatız. Ben varken bir başkasını da tutmasına gerek kalmıyor.”
BİR KIZI OKUYOR BİR KIZI ATAMA BEKLİYOR
Seviye Ağar (43), “İki tane kızım var. Biri sağlık mezunu ve atanamadı. Atama bekliyor bir yandan da dershaneye giderek KPSS’ye hazırlanıyor. Diğer kızım da Kırklareli’de üniversite okuyor. Ben de onların okuması için canımı dişime takıp hem pazarda hem dükkanda çalışıyorum. Eşim de ben de çok çalışıyoruz. Ek iş bulursak ek iş yapıyoruz. Ben çalışmazsam olmuyor. Kıt kanaat geçiniyoruz.”
Bunlar CUMPA’nın emekçi kadınlarından sadece birkaçı… Hemen hepsi ekmek derdinde, hepsi cefakar. Geçim sıkıntısından herkes şikayet eder ama bazıları şikayet etmeye vakit bile bulamaz. Kimi şiddet görür bir cesaret ayrılmak ister ama kurtarması gerekenler “barışırsınız” der boşamaz, kimi ise ya cesaret edemediklerinden ya da çok bilenlerin(!) beklemeleri yüzünden 3. Sayfa haberi olur ancak.
Tüm emekçi kadınlarımızın 8 Mart’ı kutlu olsun.
Eylem Gözeldere