GÜNDEMDEN DÜŞTÜ MÜ?

                                 Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki, yetişmek mümkün değil. Reza denilen sahtekârın Amerika’daki orta oyunu başladığında, MAN adası, arkasından başka meseleler gündeme taşındı. Son günlerde ise Kudüs gündeme oturunca, diğer konular gölgede kaldı. Peki, Amerika’daki davanın seyri ne alemde? Bir bakalım isterseniz. Davada tanık olarak dinlenen firari FETÖ’cü Hüseyin Korkmaz, 17 ay hapis yattıktan sonra ABD’ye kaçmayı başarmış. Daha doğrusu FBI’nın tereyağından kıl çeker gibi bir operasyonuyla kaçırılmış. Korkmaz, Türkiye’den sonra 3 ülke değiştirdikten sonra kendisine kimlik verildiğini, ABD’ye giriş yaptığı, havaalanında, yanında getirdiği 17 Aralık belgelerini FBI’ya teslim ederek işbirliği yaptığını belirtiyor. Firari FETÖ’cü Hüseyin Korkmaz tanıklığı karşılığında, FBI’dan 50 bin dolar aldığını, savcılıktan 300’er dolardan olmak üzere 3 defa para aldığını ve yine ev kirasının savcılık tarafından karşılandığını, çalışma iznine kavuştuğunu söylemiş. Böylece yalan söylediğini itiraf eden Zarrab’dan sonra bir de para karşılığı tutulan tanık ortaya çıkmış oldu.

                         YA İDDİA EDİLEN RÜŞVETLER?

Peki. Amerika bize oyun oynuyor. Burada anlaştık diyelim. Türkiye’yi Dünya Kamuoyunda küçük düşürüp, köşeye sıkıştırmakta, istiyor. Bunda da anlaştık. Peki, Rüşvet aldıkları iddia edilenler, aramızda rahatça dolaşacaklar mı? TBMM de, AKP’nin oyları ile aklanıp, üste çıkan bu insanların sesleri solukları neden çıkmaz? Yahu, adam çıkıp der ki, “Bu meczubun dediklerine inanmayın. Kurun Yüce Divanı bizi yargılayın.” Değil mi yani? Adamlar yer yarılıp, yerin dibine girdiler. Bu leke ömür boyu yedi sülalelerine yapışıp, kalacak. Oysaki Adalet önüne çıkıp aklansalar, mesele kalmayacak. Öncelikle hükümetin bu konuda adım atması gerekiyor. Yolsuzlukla, yoksullukla mücadele edeceğiz diyerek, milletin oylarına talip olanların, bunu çözmesi şarttır.

                                 KAHKAHA

Adamın biri, kahvede çay bardağına dalgın, dalgın bakarak oturuyormuş. O sırada kabadayının biri kahveden içeri girmiş, adamın elinden çay bardağını kaptığı gibi bir dikişte içmiş. Zavallı adam ne yapacağını bilemeyip, birden ağlamaya başlamış, bunu gören kabadayı, insafa gelip seslenmiş: – Kes şu zırlamayı!.. Sadece şaka yaptım. Sana başka bir çay ısmarlayacağım. Hiç böyle ağlayan bir erkek görmedim yahu! Kabadayının böyle söylemesi üzerine, adam konuşmaya başlamış: – Hayır, hiç de düşündüğün gibi değil. Bugün hayatımın en berbat günü galiba. İlk önce uyuyakaldım ve işe geciktim. Patronum ters, kudurdu ve beni işten kovdu. Üzgün, üzgün binayı terk ederken arabamı aradım, ama park ettiğim yerde değildi, çalınmıştı. Polise gidip durumu anlattım, ama bir şey yapamayacaklarını söylediler. Eve dönmek için bir taksi çevirdim. Taksiden inip eve girmek üzereyken cüzdanımı ve tüm kredi kartlarımı takside düşürdüğümü fark ettim. Eve girdim, o ne! Karım evde bahçıvanımızla birlikte! Hırsla oradan ayrılıp kahveye geldim. İntihar etmeyi düşünüyordum, birden sen çıkageldin ve zehrimi içtin! Sağlıcakla kalınız.