Tekin beyin gidişinin üstünden tam 40 gün geçti. Geri döneceğine dair umutlarımız tükenmişti tükenmesine de böylesine acı bir haberi hiçbirimiz beklemiyorduk. Dün sabah erken saatlerde Ruhşen hanımlardan gelen feryat sesleri ile uyandık. Çocuklar, torunlar hepsi toplanmışlar, hepsi üzgün. Tekin bey hayatına son vermiş. Anlam veremiyorlar bir türlü. Huysuz ihtiyarın huysuzluğuna veremeyecekleri kadar ağır bir gerçek bu.
Dün geceden beri yine düşüncelere dalmıştım, uyku girmemişti gözüme. Tekin beyin gittiği günden beri omuzlarımda hissettiğim yük daha da ağırlaşmıştı. Düşünüyordum nedenleri, sonuçları, insanları… Yine de bir türlü kızamıyordum Tekin beye. Kafamda yarattığım her türlü argüman kalbime takılıyordu. Lakin görebiliyordum. Herkes biraz kızgındı Tekin beye. Ne gerek vardı sanki böyle bir şeye? Konuşarak anlaşılmayacak ne vardı sanki? Niye kaçtı ağzımızın tadı…?
Bir elimde sigara düşüncelere dalmıştım balkonda. Dairemizin olduğu bloğa doğru Neslişah’ın yürüdüğünü gördüm. Metanetli bir yürüyüşü vardı. Dedesi en çok onu severdi. Bir seferinde “Tekin bey” dedim. “Neslişah’a karşı beslediğiniz sevgi çok sıcak, çok içten. Hayranlıkla dinliyorum, sevginizi kelimelerle buluşturduğunuz anları. Lakin diğer insanlara davrandığınızdan hiç bir farkı yok ona karşı davranışlarınızın.” Gülümsemişti Tekin bey. Uzun uzun baktı uzaklara. Sigarasından derin bir nefes aldı sonra ekledi “Aytekciğim, Neslişah’ı ne denli sevdiğimi en çok o bilir aslında. Söylememişimdir hiç bir zaman ama hissiyatı derin bir çocuktur. Gerçekten paylaşabilir bir insanın üzüntüsünü. Diğer insanlar gibi başkasına üzülmeye başlayıp daha sonra kendine yontmaz. Gerçek bir acıdır onun hissettiği. İçtendir. En çokda bu yönünü severim Nesli’nin. Acıyı hissedebilen insanlar, dürüstlüğün ve sevginin anlamını gerçekten bilen insanlardır. Dürüstlüğün içkinidir acı. Bu yüzden çok severim onu. Onun üzülmesini asla istemem.” yarım kaldığını düşünmüştüm cevabın, fakat bitmişti aslında.Cevabımı tam olarak alamamıştım ama üstelememiştimde. Düşünceler arasında boğulurken. Kapı zilini duydum. Gelen Neslişah’tı, bir ihtiyaç var galiba diye düşündüm önce. Sarıldı bana birden. Bütün içtenliği ile sarıldı. Bütün içtenliğimle karşılık verdim. Ağladığını hissediyordum. Sarılmamız bittikten sonra “Aytek amca senle konuşmam gereken bir konu var içeri geçebilir miyiz?” dedi. Cevap vermeye fırsat bulamadan içeri doğru yürümeye başladı “Ayten teyze yok değil mi?” “Yok kızım, yukarda, sizinkilere geçti” dedim peşinden balkona doğru yürürken…