Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yusuf Eroğlu

ÖMÜR DEDİĞİN!

ÖMÜR DEDİĞİN!

 TRT Haber Televizyonunda, Perşembe akşamları yayınlanan, “Ömür dediğin” isimli bir program var. Büyük çoğunluğunuz izlememişsinizdir. Zira dizilerden sıra gelmez. Üstelik gerçek yaşam hikâyeleridir. Hayal ürünü değildir. Yaşlı insanların hayat hikâyeleri anlatılır. Gençlikleri, evlilikleri, yaşam mücadelelerini kendi ağızlarından dinlersiniz. Büyük çoğunluğu yaşlılıkta yalnız kalmışlardır. Çocukları olduğu halde bir kenara atılmışlardır. Eğer karı-koca ikisi birden hayatta iseler, birbirlerine destek olmaktadırlar. Yalnız kalanların durumu ise vahimdir. Genelde kırsal alanda yaşayanların hikâyeleridir. Ana babalarının ihtiyaçlarını gideren, onların iyi bir yaşlılık hayatı sürmelerini sağlayan çocukların da, hakkını inkâr etmemek lazımdır. Akıcı bir üslupla anlatılır. O hikâyelerin çoğunda kendinizi bulursunuz. Çocukluğunuz, okul yıllarınız. Aşklarınız. Evliliğiniz vb. evvelki hafta izlediğimiz programda ise resmen bir dram vardı. Gözleri artık görmeyen yaşlı bir teyzemizin hayatı anlatılıyordu. Hiç evlenmemişti. İhtiyaçlarını komşuları gideriyordu. Arada sırada akrabalarının da uğradığını anlattı. Can alıcı nokta ise başkaydı. Röportajı yapan hanımefendi sordu,”Hiç evlenmediniz mi?”, “Hayır” dedi. Evlenmedim. Evlensem ne olacak ki? Şimdiki çocuklar, ne yazık ki, ana babayı çöpe atıyor. Ana-babayı eve sokmuyor, Kedi köpek besliyor. Analarına babaların bakmıyorlar.” Ne kadar acı bir söylem, değil mi? Çok üzüldüğümüzü söylemek isteriz. Hayatın gerçeği budur. Siz siz olun ana babanızı ihmal etmeyin. Gün gelecek aynı durumda sizler de olacaksınız. Bu arada, bahsettiğimiz programı da bir gün izleyiniz lütfen.

AZICIK TEBESSÜM

İçiniz karardı. Biliyoruz. Gelin öyleyse biraz gülümseyelim. Trabzon’a gelen asker arkadaşları, adresini sora sora Temel’in evini bulmuşlar. Uzun yıllardan sonra karşısında asker arkadaşlarını gören Temel, çok sevinmiş ve onları hemen içeri buyur etmiş. Biraz hoş beşten sonra arkadaşları demişler ki: – Yahu Temel, biz balık tutmayı çok seviyoruz. Hadi balık tutmaya gidelim. Temel asker arkadaşlarını mı kıracak? Hemen kabul etmiş: – Gidelim da. Herkes oltasını hazırlarken, Temel de elindeki bir poşetle evden çıkmış. Biraz yürüdükten sonra deniz kenarına gelmişler. Herkes yemini takıp oltasını denize atmış. Temel de yanında getirdiği poşetten kemençesini çıkarmış ve çalmaya başlamış. Kemençe sesini duyan arkadaşları şaşırmışlar ve biri sormuş: – Yahu Temel, sen ne yapıyorsun? Balık tutmayacak mıydık? – Kemençe çalıyorum da!.. – Niçin çalıyorsun? – Balık tutmak için çalıyorum da!.. – Yahu sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Böyle balık tutulur mu? Temel bilgiç bir tavırla cevap vermiş: – Ula arkadaşlar, cahillik etmeyin da. Siz bu işi benim kadar bilemezsiniz. Ben kemençe çalıp balıkları oynatıyorum. Balıklar biraz sonra oynaya oynaya yorulacaklar. Balıklar yorulunca da ben onları rahat bir şekilde yakalayacağım. Arkadaşları bu açıklamadan sonra söyleyecek söz bulamamışlar ve şaşkınlıkla Temel’in balık tutma seklini izlemeye başlamışlar. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş ama ortada ne yorulan ne de tutulan bir balık varmış. Asker arkadaşlarından biri dayanamayıp sormuş: – Yahu Temel, hani tuttuğun balıklar? Temel pişkin pişkin cevap vermiş: – Ula arkadaşlar, vallahi siz çok şansızsınız. Bugün balıkların hiçbiri oyuna iştirak etmiyor!.. Sağlıcakla kalınız.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech